Hava değişimi ya da moral izni… Hangisini derseniz, aynen öyleydi. Haftalardır süren kararsızlık, iç sahadaki peş peşe yenilgiler. Kadronun yok olan motivasyonu, derken Afrika Uluslar Kupası’nın yarattığı kadro noksanı Beşiktaş’ı çok hırpalamıştı. Bir de çiçeği burnunda Başkan Hasan Arat yönetimi… Teknik direktör arayışlarında önce yerli olasılıkları ve adayları tükettiler. Sonra pek de ciddiye almadıkları alternatif adaylarla medyayı oyaladılar. Derken anlaşıldı ki baştan beri Fernando Santos ile muhabbet ederlermiş. Portekiz’i Avrupa Şampiyonu (2016) yapan, Dünya Kupası macerasında çeyrek finallerle idare eden, arada dünya starı Cristiano Ronaldo’yu da yedek kulübesinde ağırlayan Portekizli hoca, anlaşıldığı kadarıyla Beşiktaş’ın teklifine, hayatında yeni bir yolculuğa başlama kararıyla “kabul” demiş.
O yeni yolculuk, yıllardan beri kulüp antrenörlüğünü adeta unutmuş olduğu yürüyüşe yeniden başlama anlamına geliyor. Dünkü imza törenini de izledim. Oyuna ve oyuncuya bakışıyla ilgili açıklamaları ilginçti. Sakin olmalarını istiyordu. Teknik ve taktikten önce karakteri önemsiyordu. Türkiye ve Beşiktaş tercihi elbette heyecan yaratıyordu. Kimde? Şaşırmayın, Başkan Hasan Arat’ta!
Elbette en sağlam motivasyon, Portekizli’nin tribündeki varlığıydı. Hocanın gözüne girmek, öncelik almak için gayret gösterdiler. O gayret fazlasıyla yetti Beşiktaş’a. Çok erken bir (Dk.4) açılış yaptı Rasicha, 45 ve 47’de 18’lik genç Semih çok şık goller attı. Cenk Abisi’ne de asist yaptı. Özkaynaktan birlikte geldikleri Demir Ege ve öteki arkadaşlarıyla futbol dünyasını selamladı.
Goller, diziliş, oyun taktiği filan… Bunlar hiç de önemli değildi dün. Haftalardır her bakımdan negatif grafikler çizen takımın, pozitif (olumlu) bir havaya ihtiyacı vardı. Yeni Başkan, yeni hoca, yeni kararlar, yeni bir soluk.
Beşiktaş asude bahar havasını buldu. Nihayet!