Casper Ruud’u yendiği Roland Garros finaliyle bu turnuvadaki 14, toplamda 22. Grand Slam şampiyonluğunu kazanan Rafael Nadal, elde ettiği başarıyla bir kez daha dünyanın ilgisini çekti. Rekor üstüne rekor kıran, ilerleyen yaşına rağmen kupaları kaldırmaya devam eden İspanyol raketin başarılarını çok daha anlamlı kılan sağlık durumu ise son günlerde tenisin gündemini işgal etmekte…
36 yaşındaki sporcu Paris’teki finale vurulan iğnelerle, uyuşturulan ayağıyla çıktı ve karşılaşmayı set vermeden kazandı. Aynı turnuvanın çeyrek finalinde Novak Djokovic’i, yarı finalde Alexander Zverev’i mağlup ederken de benzer durumdan muzdarip olan yıldız ismin, dev finalin hemen sonrasında tedavi için gittiği klinikteki koltuk değnekli görüntüleri yaşadığı sıkıntının ciddiyetini ortaya koydu.
Rafael Nadal’ın sağlığıyla ilgili şaşkınlık ve hayranlık uyandıran asıl gerçeği ise bu sakatlıktan, neredeyse kariyeri boyunca hep muzdarip olması… Müller-Weiss Sendromu denilen hastalığın teşhisinin kendisine konulması, profesyonel kariyerinin başlamasıyla yakın bir tarih ve ilk grand slam şampiyonluğunu kazandığı seneye de denk düşüyor.
Nadir görülen bir hastalık olan ve tıbbın henüz tamamen çözemediği Müller-Weiss Sendromu’nun, ayakta sürekli bir ağrıya neden olduğunu bilmek bile, aslında bir sporcu için ne kadar zorlayıcı olacağını anlamaya yeterli. Yirmi yıldır zaman zaman azan zaman zaman dinen bu ağrıların eşliğinde tenis tarihinin bir numarası olması onu şüphesiz bambaşka bir yerde konumlandırıyor.
Bu noktada bilimsel bir değerlendirmeye yer açmak, yıldız ismin doktoru ortopedist Miguel Angel Cotorro’ya kulak vermek son derece açıklayıcı olacaktır: “Nadal’ın yaptığı şey bir mucizedir. Sadece uyuşturulmuş ayağıyla oynadığı için değil, aynı zamanda içinde bulunduğu durumu kabullenmesi ve kendisini bu durumdan izole edebilmesi açısından da… Bunu yapabilecek olan tek kişi Rafa’dır.”
Kahramanımızın kabullenmesi ve katlanması gereken tek sakatlığının adı geçen sendrom olmadığını da burada bizim eklememiz gerekir yazıya… Profesyonel sporculuğu boyunca dizinden, dirseğinden, karnından, sırtından ve bilimum uzvundan geçirdiği çeşitli rahatsızlıkların; nice maçlardan, turnuvalardan ayrı kalmasına neden olduğunu hatırlatmak, kendisinin serzenişlerine neden olan ağır yükü tüm boyutlarıyla gözler önüne serme sorumluluğu kapsamındadır yazar için. Ne var ki yazarın aktaramayacağı, hatta yıldız ismin şu an kendisinin de cevabını da bilmediği korku dolu o soru, okuyucuların kafasını kurcalarken bir süre daha yanıtsız kalmaya mahkum olacak. Rafael Nadal’ın bugünlerde devam etmekte olan tedavisinin vereceği sonuç, kendisinin önümüzdeki büyük turnuva Wimbledon’a katılıp katılmayacağını, hatta tenise devam edip etmeyeceğini de belirleyecek.
Tenisseverleri, ciddi bir operasyon esnasında hasta yakınını ameliyathane kapısında dua eder bir duygu durumuna sevk eden bu sürecin istenilen şekilde sonlanmaması, teniste bir dönemin kapanmasına yol açabilecek. O zaman bu yazı da belki, bir başarıya methiye düzmekten, geride kalan tüm yıllara şapka çıkartılan bir ‘tribute’ haline dönüşecek. Çünkü Nadal’ın da dediği gibi: “Emekliye ayrılmam bu acı yüzünden olacak. Çünkü bu ağrılar sadece kortta değil, kort dışındaki hayatımda da beni mutsuz bir insan yapıyor.”
‘Sakat değilim sakatlıkla yaşıyorum’
Rafael Nadal’ın şampiyonlukla tamamladığı 2022 Roland Garros’una katılıp katılmayacağı bile, turnuvaya haftalar kala henüz netlik kazanmamıştı. Roma Açık’ta son 16 turunda Shapovalov’a elenmesi, Roland Garros’a ilk kez bir toprak kort zaferi elde edemediği bir sezonda katılacağı anlamına geliyordu. Müller-Weiss Sendromu yeniden etkilerini göstermeye başlamış, dev turnuvaya iştiraki soru işareti oluşturan bir duruma gelmişti.
Roma’daki mağlubiyetini bu sendroma yoran ve buna bağlı ağrılarının tekrar depreştiğini ifade eden İspanyol tenisçi aynı zamanda kariyeri ile ilgili önemli bir itirafı da o dönem açık bir şekilde dile getirecekti: “Ayağımdaki acılar geri geldi ve bu beni çok sıkıntıya sokuyor. Aslında bu benim için yeni bir durum değil. Ben sakat değilim; ben sakatlıkla yaşayan bir oyuncuyum. Bu sürekli sıkıntıyı kabullenmek benim için bazen zor oluyor.”
Koltuk değneğine muhtaç hale geldi
Yıldız raketin tenis hayatını sürdürüp sürdürmeyeceğini belirleyecek ameliyatları da içeren büyük operasyon sürecinde ilk eşik aşıldı. Rafael Nadal Roland Garros’taki zaferinin hemen ardından soluğu Barcelona’daki klinikte aldı ve radyofrekans tedavisine başladı. Bu tedavide radyo dalgası, sinir dokusunun belirli bir alanını ısıtmak için elektrik akımı üretiyor ve işlem ağrıyı uzun süre azaltıyor.
Dünya dört numarasının koltuk değneklerinin yardımıyla yürümesi, ayağına yapılan radyofrekans tedavisi süreci esnasında en dikkat çekici görüntülerden birini oluşturdu. Mallorca’ya dönen Nadal’ın sağlık durumunda iyileşme olup olmadığı gözlenmeye başladı. Tedavinin olumlu sonuç vermesi durumunda Wimbledon’a katılması beklenen oyuncu, aksi durumda emeklilik kararı almasını beraberinde getirebilecek yeni büyük ameliyatlar için bıçak altına yatacak.
Nadir bir sendrom
Müller-Weiss Sendromu basit olarak ağrılı bir ayak hastalığı olarak tanımlanan çok nadir görülen bir hastalık. Ayağın orta ve arka kısmında kronik ağrıya sebep olan durumun, talus kemiğinin çıkıntı yapmasına bağlı olarak bu bölgeye kan akışının kesilmesiyle kemiğin işlev kaybetmesi şeklinde ortaya çıktığı belirtiliyor.
Heykeli dikildi ismi verilebilir
Roland Garros karşılaşmalarının en önemlilerine ev sahipliği yapan merkez kortun isminde değişiklik yapılması, bugünlerde en çok tartışılan konulardan bir tanesi haline geldi. Paris’teki ana kort, eski bir Fransız tenisçi olan Philippe-Chatrier’nin adını taşıyor. Bu turnuvanın tarihteki en başarılı ismi olan Rafael Nadal’ın heykeli, geçtiğimiz yıl Roland Garros kortlarının girişine dikilmişti. Bu sene ise merkez kortun isminin değiştirilerek buraya İspanyol raketin isminin verilmesi gündeme gelmiş durumda. Roger Federer’in antrenörü Ivan Ljubicic bile, korta Nadal isminin verilmesi gerektiğini, yıldız tenisçinin bunu çoktan hak ettiğini savunuyor.
İlginç takıntı
Nadal’ın simetri hastalığı olarak bilinen, titizlikle ilgili takıntısı da bulunuyor. Zaman zaman molalarda içtiği suları eşitleyerek iki su şişesini eşit seviyeye getirmeye çalışması kameralara yansıyor. Ayrıca kullandığı havlular ve raketlerini düzgün bir şekilde yerleştirme gayreti de bulunuyor.
Karagümrük’le anılan Andrea Pirlo’nun Juve’ye vedası